Hi, Welcome to my blog, enjoy reading.
RSS

15 Aralık 2009 Salı

500 Days of Summer - Aşkın (500) Günü

500 Days of Summer - Aşkın (500) Günü

500 Days Of Summer Marc Webb'in yonettigi, basrolleri Zooey
Deschanel ve Joseph Gordon Levitt'in paylastigi, aslinda Aşk filmi gibi gorunen, özünde ise öyle olmadığını iddia eden, farkli bir konu ile alisilagelmis romantik komedilerden kendini ayristirmis bagimsiz bir romantik komedi izlemek isterseniz Sundance'de gosterime girmis olan 500 Days of Summer’i (Aşkın (500) Günü) siddetle tavsiye ederim.

500 Days of Summer filmin acilis sahnesindeki konusma soyle;

"This is a story of boy meets girl.

The boy, Tom Hansen of Margate, New Jersey, grew up believing that he'd never truly be happy until the day he met the one. This belief stemmed from early exposure to sad British pop music and a total mis-reading of the movie 'The Graduate'.

The girl, Summer Finn of Shinnecock, Michigan, did not share this belief. Since the disintegration of her parent's marriage she'd only love two things. The first was her long dark hair. The second was how easily she could cut it off and not feel a thing. Tom meets Summer on January 8th. He knows almost immediately she is who he has been searching for. This is a story of boy meets girl, but you should know upfront, this is not a love story."

500 Days of Summer biraz Eternal Sunshine of the Spotless Mind tarzinda bir film. Evet onun kadar iyi degil ama tarzinin benzedigini soyleyebilirim. Summer ile gecen 500 Gunluk sureyi 1’den baslayip 500’e kadar anlatmak yerine ilk tanistiklari gunden baslayip olaylari anlatmak istedigi siraya gore sekillendirerek flashback ve flashforward ile anlatma tarzi dikkat cekici ve cok hos bir ayrinti olmus.

Kisaca film, bir erkeğin başına gelebilecek en can acitici bir kız modeli soz konusu; ne istediğini bilmeyen‚öylesine vaktini harcayan‚plansiz yasamaya bayilan, bagliliktan korkan ve hiçbir zaman güvenemeyeceğiniz‚sizi her an yari yolda bırakabilecek bir kız karakteri ve tüm bu ozelliklerine rağmen ona deli gibi aşık olmaktan kendini alıkoyamayan bir erkeğin 500 gunluk surede yasadiklarini anlatiyor.

Soundtrack'inde Smiths, Doves, Regina Spektor, Black Lips, Feist ve Wolfmother var. Ozellikle The Smiths’in “There is a light that never goes out” parcasi o sahne ile cok uyumlu olmus.

Bazi sahneler fotograf kareleri gibi. Ozellikle tren yolculu esnasinda disaridan gelen isikla goruntu hem renkli hem de siyah beyaz karelere donusuyor.. Tek kelimeyle muhtesem.

Teras partisinde ekrani ikiye bolup sag tarafta Tom'un olmasini umdugu sol tarafta da gercekte olan seklinde ikiye ayirdiklari (expectation versus reality) sahneye de bayildim. Gormeyi umdugumuz sahneye baktikca hadi bir umit seklinde dusunurken ayni anda gerceklerle yuzlestirmesi ayrica guzeldi..

Ilk gunlerdeki Tom'un isyerinde asansorden inme sahnesiyle (mutluluktan ucarken) son gunlerdeki ayni sahneyi (perisan halde) pespese koymalari cok guzel olmus.

Joseph Gordon Levitt ve Zooey Deschanel’in oyunculuklari ise gayet basarili.

Soguk kis aksamlarini benim gibi bol kahveyle battaniye altinda gecirenlere siddetle tavsiye ederim :)








12 Aralık 2009 Cumartesi

Denize Dönmek Istiyorum



Cok fazla siir sever biri degilimdir. O cok mutlu okul yillarim Ingiliz Dili ve Edebiyati okurken bir cok siirle hasir nesir olmustum ama hep duzyazilardan hoslanmistim. Shakespeare sonelerini siirden saymazsak siir okumak ve yazmak cok tercihim degildir acikcasi. Belki yeteri kadar anlayamadigimdan belki kisa cumlelerden cok fazla hoslanmayisimdan ya da okurken yazarin hakkini veremedigimi dusunmemden.. Ama bugun okudugum Nazim Hikmet siirini paylasmak istiyorum. Karadeniz'i mi ozledim nedir? :)


Denize dönmek istiyorum!
Mavi aynasında suların:
boy verip görünmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!


Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider!
Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder.
Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter.
Ve madem ki bir gün ölüm mukadder;
Ben sularda batan bir ışık gibi
sularda sönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!
Denize dönmek istiyorum!

NAZIM HİKMET

Ferikoy'de Bir Pazar


Farkli satis tecrubeleri edinmek icin Pazar Gunleri Ferikoy'de kurulmaya baslamis, yiyecek icecek disinda herseyin alindigi ve satildigi, daha cok vintage yani bit pazari diye adlandirdigimizda pazarda annemle birlikte gunluk 30 TL odeyerek 1 m'lik stand aldik. Orada satacak cok fazla bir seyimiz aslinda yok ama onemli olan farkli bir satis pazarlama ortami gormek, yeni insanlar tanismak, yeni sohbetler etmek.. Acikcasi beni bu fikir herseyden daha cok heyecanlandirdi. Bere, eldiven, termosumuz, dergi ve kitaplarimizla yarin sabah 10'da ordayiz :)

Ferikoy pazardaki satis tecrubelerimizi - cekebilirsem resimlerle - yarin sizlerle aksam paylasacagim. Ferikoy'de Bir Pazari'i heyecanla bekliyoruz..

Ferikoyde Bir Pazar Facebook Grubu icin tiklayin.

Tarih:
12 Aralık 2009 Pazar
Zaman:
10:00 - 18:00
Yer:
Feriköy-Şişli (Feriköy Semt Pazarı Alanı)
Cadde/Sokak:
Lala Şahin Sk
Şehir/Kasaba:
Sisli, Turkey








3 Aralık 2009 Perşembe

Geride Biraktiklarimiz

Calistigimiz yerler bir sure sonra evimiz gibi geliyor. Hele benim gibi aliskanliklariyla yasayan insanlar icin hayat bagliliklarla dolup tasiyor. Masanin her zaman oturdugum sandalyesinde oturmak istiyorum, yazarini begendigim bir kitabi okuduktan sonra ayni yazarin diger kitaplarini da okumak istiyorum, sevdigim insanlari her gun yanimda gormek istiyorum olmadi telefonla konusmak istiyorum, bir diziye basladiysam ve alistiysam dizi istedigim gibi gitmese bile izlemeye devam ediyorum, her gun kumbarama bozuk para atiyorum, yazmaya basladim mi duramiyorum her gun yazmak istiyorum... bu liste boyle uzar gider..

Buradan nereye gelecegim?

Is degisikligi yapali 5-6 ay gibi bir zaman oldu. Ilk baslarda cok zorlaniyordum, sanki yillardir birlikte oldugum sevgilimden ayrilmisim gibi bosluga dustum, garipsedim, hatta ruyalarimda gormeye basladim :) Zaman herseye caredir derler; zamanla orayi daha az ozler, daha az dusunur oldum. Bu duruma alismaya basladim. Eski sevgilinin artik hayatimizda olmadigini surekli telefona bakmayi birakip artik ondan telefon gelmesini beklemekten vazgectigimiz zaman anlariz. Ben de bugun gibi uzun zamandir web sitesine bakmadigimi fark ettim. Belki de bakmayali haftalar gecti, bilemiyorum. Ama bakmaktan vazgectigime gore hayatimin kilometre taslarindan birini diktigim "eski sirketimin" artik geride kalmis oldugunu fark ediyorum.

Bir cok seyin geride kaldigini kabul ederek yoluma devam ediyorum.