Hi, Welcome to my blog, enjoy reading.
RSS

17 Eylül 2007 Pazartesi

Ezgi'ye...

hani senle bole alakasiz zamanlarda bilgisayar basina gecip acayip damar sarkilar sarkılar indirip icki iciyorduk ya acayip ozledim o gunleri. inanılmaz ozledim...

cok ilginc ama o anda yasadigimiz her ne ise; yani gecmisi dusunme, yapamadiklarimiz izin uzulme yapacaklarimiz icin mutluluk, kaybettigimiz ve kazandigimiz insanlar, cocuklugumuz, gencligimiz, eski komsularimiz, zonguldak, istanbul'a gelisimiz, simsimiz, senin ufak dikiş kutun, tutanmaya calistigimiz o cok mutlu deli dolu, bir bu kadar huzunlu hayatimiz, okul anilarimiz, is telasimiz, friendsimiz, senin internetten hep o şarkıları bulman ve tek liste günlerce gecelerce onları dinleyişimiz, yavuklularimiz, eve geliorum kaç bira istiyorsunlarımız, bol sigarali pis yedili aksamlarimiz, cine5'imiz, oyuncaklarimiz, metallica kasetlerimiz, aileden aldigimiz cezalarimiz, geceleri koltukta uyuyakaldığımızda birbirimizi yatağa taşıma uğraşlarımız, interrail planlarimiz, ben bu karneyi beğenmedimlerimiz, yurt dışında yasama hayallerimiz, mutlu ol yeterimiz, hic bitmeyen makarnalarimiz hatta su boregimiz, terasta yetiştirdiğimiz karpuzumuz, sabahları işe geç kalmamak için koşturuşumuz, annemin okmeydani, senin kartelalarin, santa farman, artur and andersonın, benim tatil.com'um, sınav oncesi sabahlamalarimiz, ev partilerimiz, bitli nevzademiz, bisikletlerimiz, novastar gecelerimiz, starbucks anılarimiz, sarhos oldugumda beni toparlamalarin, öğle tatilinde eve gidip seda sayan izlemelerin, radyo frekansımız, camdan yumurta atmalarımız, soul stuffımız, yandiginda sana baktigim gunler, kedoşlarımız, bu ay kesin havuza gidiyorumlarımız, selahattin amcaya sigarayla yakalanışımız, habibe teyzemiz, maybeeeee'miz, cap ou pas cap oyumuz, sezen aksu şarkılarımız, alfimiz, bıraaaaaklarımız, çabucak büyüme isteklerimiz, akmerkez alısverişlerimiz, arabayla 3 saatte bakırköye gidişimiz, matematik hocamız mehmet bey, senin uzayli arkadaslarin, pıtır pıtır merdivenden cıkma sesin, katı meyve sıkacagımız, turuncu saçlarımız, ekmek makinemiz, altıgen akvaryumumuz.. hepsini cok ozledim.

ama en cok seni ozledim.. hiç bir ayrılıkta bu kadar üzülmemiştim. nolur dön artık.

Türkiye'nin Batıkları - HMS Majestic


HMS MAJESTIC

Majestic sınıfı zırhlı bir savaş gemisi olup Portsmouth Tersanelerinde Naval Construction & Armaments Co. of Barrow tarafından yapılmıştır. Görevine Aralık 1895’de Channel Squadron da başlamıştır. 1896’da Başamiral Lord Walter T Kerr ‘in bayrak gemisi oldu. Ağustos 1906’da Atlantik Filosuna atandı ancak Ekim 1906 da yedeğe alındı. Mayıs 1912’de Devonpart’daki 3.Ana Donanmaya katılmadan önce Chatham Tersanelerinde yeni telsiz ve ateşleme mekanizmaları takıldı. Haziran 1912’de HMS Victorious’la ufak bir çarpışma yaşadı. I.Dünya Savaşı çıktıktan sonra 7.Savaş Filosunda Ekim 1914 de göreve başladı. Kanadalı askerlerin transferine eskortluk yaptı ve Bulgaristan kıyılarının bombalanmasında görev yaptı. Çanakkale saldırısı planlanırken Churchill bu geminin yaşlı olduğunu ileri sürmüş, ancak Çanakkale`yi çok kolay geçip Istanbul`u da kolaylıkla ele geçireceğini savunan diğer rütbeliler, Majestik`i deniz filosuna almışlardı. 18 Mart 1915’de Çanakkale Operasyonunda görev yapmak üzere Çanakkale’ye gönderildi. Çanakkale’nin bombalanmasında görev yaptı ve 26 Mayıs da Amiral Nicholson’ın bayrak gemisi oldu. Ancak 24 saat içerisinde Gaba Tepe’yi bombalarken Alman U-boat 21 tarafından iki torpille vuruldu. 7 dakika içerisinde battı. Şans eseri sadece 40 kayıp verildi. HMS Majestic, Çanakkale Deniz Savaşları sırasında diğer donanma gemilerine destek olmak üzere A hattı, B hattı ve bunlara destek olan 6 savaş gemisine HMS Swiftsure ile arka yanlardan eşlik etmek üzere görevliydi. Ancak daha sonra bu savaşın denizden kazanılamayacağını anlayan İngiliz ve Fransız güçleri Kara savaşı’na başladılar. HMS Majestic bu çıkarma sonrasında karadaki askerlere donanmanın onları terk etmediğini göstermek ve manevi destek olmak amacıyla Morto koyunda demir atmıştı. Ancak biraz ilerisindeki Alman U-21 denizaltısında haberi yoktu. Uzun bir izlemeden sonra 27 Mayıs 1915’de saat 06:45 sularında U-21 kaptanı Otto Hersing tarafında Destroyerlerin ve torpil koruyucu ağların arasında atılan iki torpille batırıldı. İskele tarafına yatarak 7 dakikada battı ve 16 metreye oturdu. 27 Mayıs’da Cape Helles’in batı kumsalında demirliyken Çanakkale de iki hafta da torpille batırılan 3. savaş gemisi oldu. 40 asker öldü. 17 kasım’daki fırtınaya kadar geminin bir kısmı su üstünden görülebiliyordu. Bu batığa dalmak için Sahil Güvenlik'den izin almak gerekir. Bölge gelibolu yarımadasının en ucunda olduğu için çok fazla dalga ve akıntı söz konusudur. Dalış esnasında bunlara dikkat etmek ciddi bir riski engeller. Majestic kıyıya dik bir vaziyette battığından burnu 18 metredeyken kıçı 29 metrelerdedir. Dalışın ilk 7,8 metresinde buddynizin bile yüzünü görmeniz mümkün olmayabilir. Ancak bu derinliği geçtikten sonra kristal bir tabaka ve güzel bir görüş mesafesi sizi beklemektedir. Su sıcaklığı bir anda 5 ila 10 derece arasında değişebilir. Ne yazık ki günümüze kadar bu geminin batığı dalgıçlar tarafından korunmamış ve birçok değerli eşya batıkdan alınmıştır. Buna rağmen Türkiye sularında muhakkak dalınması gereken bir batıktır. Orta bölümünde toplarının bulunduğu bölüm hala sağlamdır ve burada patlamamış top mermileri mevcuttur. Mümkünse batığa iki dalış yapmak gayet büyük olan gemiyi gezmek için belki yeterli olabilir.


Engine Room Ratings on Board the Majestic in 1896








Türkiye'nin Batıkları - Paris Batığı


PARİS BATIĞI

Kemer limanının açıklarında otuz metre derinlikte yatan Birinci Dünya Savaşı'ndan kalan batık herkesi çok şaşırtmıştı. 1995 yılında bulunan bu batık buharlı bir savaş gemisine aitti. Ancak kimse hangi gemi olduğunu anlayamamıştı. Haber duyulunca tüm dünyadan araştırmacılar geldi, batığa daldı. Fakat herkesin kafası karışıktı. İngilizler, Amerikalılar, Fransızlar... Kimse geminin sırrını çözemiyordu. Talih yedi yıl sonra 1 Ocak 2002 günü Suna Kıraç müzesinde Likya kentleri üzerine araştırma yapan Mustafa Aydemir'in yüzüne güldü. Dr. Burhanettin Onat imzalı "Bir Zamanlar Antalya" isimli kitapta Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul ve onun batırdığı Paris isimli savaş gemisiyle karşılaştı. Onat "Savaş yıllarıydı, Böyle bir zamanda bir adam geldi, dört topu ve yüreğiyle düşmanı duman etti gitti. Paris'i ve Alexandra'yı batırdı" diyordu. Araştırmacı Mustafa Aydemir işin peşini bırakmadı. Önce Burhan Onat'ın kızını buldu ve batığın asıl adının Paris II olduğunu öğrendi. Ardından Mustafa Ertuğrul'un ailesine bir araştırmacı için hazine değerinde olan anılarına ulaştı. Hemen hiçbir yerde kaynağı olmayan, hatta Genelkurmay arşivlerinde bile izine rastlanamayan Akdeniz'deki deniz savaşına ilişkin ilk kez gün yüzü gören bilgileri elde etti. Yüzbaşı, günü gününe notlar almış, savaşın ayrıntılarını haritalara işlemişti. Mustafa Ertuğrul Bey efsanevi bir Osmanlı zabitiydi. Tıpkı Kemal Tahir'in Yorgun Savaşçı'sının kahramanı, Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil gibi... Ünü sadece Osmanlı ordusunda değil düşman askerleri arasında da yayılmıştı. Mütareke sonrasında Aydın cephesinde silahları teslim almaya gelen İngiliz komutan Mustafa Ertuğrul Bey'i tanıyor ve "Sizin gibi bir komutanın silahını almak askeri şerefe aykırı sayarım" diyerek silahlarını ve elindeki dört topu bırakıyor. Ve kaderin tecellisi Kurtuluş Savaşı başladığında başlangıçta milli kuvvetlerin elindeki en önemli silah bu dört top olacaktı. Mustafa Ertuğrul Bey o dört top ile işgalcilere kök söktürecekti. Dünya denizcilik ve savaş tarihinde ilk kez bir uçak gemisini topçu ateşiyle batırmıştı. İngilizler'in 110 metrelik efsanevi uçak gemisi Ben My Chree'yi Meis açıklarında sulara gömüyor, ardından Fransız savaş gemileri Paris II ve Alexandra'yı de Kemer'de denizin derinliklerine yolluyordu. Mustafa Ertuğrul gerçek bir kahramandı. Kemer açıklarında denize döktüğü yaralı düşman askerlerini denizden toplayıp yaralarını saran, anılarında da "Zaferden mütevellit neş'emizi yaralı düşman askerlerinin acısına hürmeten izhar etmedik" diye yazacak kadar centilmen bir askerdi. Araştırmacı Mustafa Aydemir "Ben Bir Türk Zabitiyim" adıyla Denizler Kitabevi' nden yayınlanan bu araştırma için "ben bir makale yazmak istedim ama ortaya bir belgesel çıktı" diyor. Aydemir Yüzbaşının çok mütevazı bir asker olduğunu söylüyor: "Bu kadar başarısına rağmen çok mütevazı bir insan. Anlatmak, övünmek gibi bir şeyi yok. Çanakkalede uçak düşürmüş. Aydında eşkıya güçlerinin milli güçlere kazandırılmasını örgütlemiş. Demirci Efe ile çok yakın arkadaş. Dostlukları sonra da devam ediyor. Yaşlılıklarında buluşuyorlar. Anılarını sadece batırtığı gemiler üzerine yazmış. Diğerlerini anlatmıyor." Mustafa Ertuğrul' un anılarını yazmasının da bir öyküsü var. Mustafa Aydemir bu öyküyü şöyle anlatıyor: "Bir gün Mustafa Kemal, Antalya'da onu ziyaret etmiş. 'Bunları yaz, bunlar unutulur gider' demiş. Bunu emir telaki edip oturup yazmış. Ama 'Bu benim odamdan asla dışarı çıkmayacak' demiş.

BATIĞIN DURUMU

Kemer Yat Limanı'ndan bir buçuk kilometre kadar açıkta kum bir zemin üzerinde, 25-33 metre derinlikte yatmakta olan bir Fransız yük gemisidir. Balta kafa diye tabir edilen gemi 3 güverte ve iki ambara sahiptir. Geminin baş altı ve ortada bulunan ambarının üstü ahşaptan yapıldığından geçen süre içinde epey zarar görmüştür. Güvertedeki silah donanımının az olması nakliye gemisi olma ihtimalini bir hayli kuvvetlendirmektedir. Ambarlardaki birbirine kaynamış cephaneler, orta bölümdeki çini kaplı kısım ve kazana yakın bulunan el arabası ile kömür parçacıkları enteresan noktaları oluşturmaktadır. Son yıllarda dalıcıların bir hayli ilgisini çeken bu batığın bir çok ziyaretçisi bulunmaktadır. Geminin ana yapısında ya Türk topçu atışından kalan ya da ikinci bir patlamadan kalan top izine benzeyen boşluklar var. Geminin iskele tarafında kumlukta büyük parçalar halinde kablolar borular var. Bunların patlamanın etkisiyle gemiden ayrıldığı söylenmekte ve burası büyük bir orfoza ev sahipliği yapmakta. Küp şeker şeklindeki yakacakları, mermileri, kamaraları ambarları, pervaneyi, burundaki Paris yazısını görmek mümkün ancak etraf tamamen kum ve pek fazla canlı yok ama batık sevenler için heyecan verici bir gemi.

Batığın koordinatları : 36 derece 36 dk 08.06 sn N ; 30 derece 35 dk 10.93 sn E







Mustafa Ertuğrul ve bataryası Geminin can simidi ve komutan Rollen'ın köpeği Mastik ile :)))

Türkiye'nin Batıkları - Lundi


LUNDY BATIĞI

Lundy Büyük kemikli ile küçük kemikli burnu arasında Suvla körfezinde batmış 28-30 metre derinlikte. Bu geminin batışı da tam olarak bilinmiyor. İki olasılıkdan söz ediliyor. İlki Çanakkale’yi geçemeyeceklerini anlayan İngilizler 7 Aralıkta geri çekilirken birçok işe yaramayacak gemilerini kendileri batırmış, Lundy’nin de onlardan biri olduğu söyleniyor. Diğer olasılık ise torpillenerek veya mayına çarparak batmış olması. Dalış Bölgesi Lundy: Lundy emniyetli ve rahat dalış yapılabilen, sağlam kalan nadir batıklardan olduğundan, buraya gün içinde 2 dalış yapmak daha verimli olabiliyor. Batığın yüzeyinde çok fazla sayıda canlı barınmakta. Istakozlar, süngerler, orfoz, karagöz sürüleri gibi daha pek çok canlıyı bu batıkda görmek mümkün. 28 metrede yatan gemi, hafif bir açıyla iskele tarafına kaymış. Batığa inerken, özellikle kıç tarafa yöneldiğimizde gözümüze kıç tarafın hasarlı olduğu gözüküyor. Lundy 1915 yılında bilinmeyen bir sebepten dolayı buradan çarpma suretiyle batıyor. Gemi bölgenin balıkçıları tarafından 1987'de bulunmuş son 8-10 yılda dalıcılar tarafından büyük popülerlik kazanmış. Gemi o yılların tipik balta baş yapısı ve dizaynıyla özel bir batık olduğunu gösteriyor. Lundy aslında yapı itibariyle küçük bir yük gemisini çağrıştırmakta. Baş tarafın uzun yapısı ambarlarla ön plana çıkmakta. Ambarın dış kısmı tamamen iskelet halinde. Zamanında üstü ahşap kaplı olduğundan bunların çürümesi neticesinde burası tamamen açılmış bu yüzden ambar içlerine tamamen rahat bir giriş yapılabilmekte ve burada iyi fotoğraf ve video görüntüleri almak mümkün. Ancak ambara girerken zemindeki balçık tabakasına dikkat etmek gerekiyor. Yüzerlilikte en ufak hata, palet darbesinde bir uyumsuzluk ortalığı bir anda bozabiliyor. Dikkatli bakıldığında ambar tavanlarında çok sayıda renkli sünger kendilerine yerleşecek bir yer bulmuş. Yine burada küçük karagöz sürülerine rastlamakta mümkün. Batığın ortalarına gelindiğinde makina dairesinin lumbozları ve iskele, sancak kapakları gözükmeye başlıyor. Buharlı bir gemi olduğundan hemen ambarın ön tarafında eski kömür kalıntılarını balçığın içinde bulabiliyoruz. Sancak tarafında çürümüş saç duvarlardan makine dairesine geçiş rahatlıkla gözükmekte. Makine dairesi kapaklarının ön kısmında baca boşluğu var ve içinde hava çıkışını ayarlayan büyük kelebek parçayı burada görebiliyoruz. Ancak baca batarken kırılmış. O da geminin iskele bölümünde yatık olarak durmakta. Geminin kumla birleştiği yerlerde kollu istakozlar mevcut. Geminin çevresindeki kumluk alanda ise çeşitli cephaneler görülebilir. Birkaç dalışta yatık olan bacanın içinde orfozlara rastlamaktayız. Buna benzer kuytu bölümlere dikkatlice bakıldığında orfoz-müren gibi balıklarla karşılaşabiliyoruz. Özellikle ortada bulunan ırgatın alt tarafında ve arkadaki kırık bir borunun içinde saklanmış bir müren mutlaka vardır. Yaşam mahali olarak arka tarafta kaptan köşkü bulunuyor. Ancak bunun üstü parçalanmış. Hemen iç tarafta arkada bir kapı ve pencere var. Buradan içeri girildiğinde ufak bir oda ve kenarlarda eski ranza tipi yataklara rastlıyoruz. Ranzaların kenarlarındaki korkuluklar hemen göze çarpıyor. Aşağıda ortada bir dolap kalıntısı var. Bu tip eski batıklarda kapalı olan bölümlere girildiğinde ilk bakışta bir çok şey belirsizdir. Üstleri sünger ve mantar gibi canlılarla kaplı olduğundan ve yılların tortusu ve kumu buraları örttüğünden hemen algılama olmuyor. İçeri girdikten sonra kısa bir süre çevreyi incelemekte fayda var. Bu bölüm üst ve yan tarafların çürümesiyle dışarından da gözükmektedir. Yara almış kıç kısımdan zemine inerken burası kumda bir çukurluk yapmış ve hemen altında kuma gömülü pervaneyi görebiliyoruz. Bir fotoğrafçı gözü ile batığa baktığımızda kompozisyon yapabileceğimiz pek çok şey var. Özellikle geniş açı sualtı fotoğrafı çekiyorsak 180 derece geniş açılı bir balıkgözü objektij bu batık için idealdir. Baş taraf ve baş üstü iyi fotoğraf karesi oluşturmakta, ırgat ve kaptan köşkü gibi objeler daha yakından çekim imkanı sağlamaktadır. Ayrıca ambar içinden dışarı olan görüntüler model dalıcılarla beraber ayrı bir değer kazandırmaktadır. Macro fotoğraf çekenlere de fazlasıyla malzeme bulunur. Sarılı, morlu süngerler, küçük yengeçler, anemonlar, deniz tavşanları ve daha pek çok micro canlıları geminin yüzeyinde görüntülemek mümkün. Bu batıklara defalarca zevkli dalışlar gerçekleştirmek için onları korumalı, bir zarar vermemeli ve hatıra bir eşya çıkarmamalıyız. Böylelikle yeni yetişen dalıcılar da ilerde Lundy'yi her zaman sağlam bir şekilde görebilirler.

Türkiye'nin Batıkları - Kaş Uçak Batığı


KAŞ - UÇAK BATIĞI


İkinci Dünya savaşı sırasında Ege denizi semalarında yaşanan yoğun hava savaşının bir kurbanı olan bu uçak, 21 metre kanat uzunluğu 16 metre gövde uzunluğu ve 3 adet 610 hp güç üreten motoru ile 5 mürettebatlı, 1935 model İtalyan yapımı Savoia-Marchetti SM 79 "Sparviero" bombardıman uçağıydı. 3 MG 12.7 mm ve 2 MG 7.7 mm makinalı tüfeklerini kendini koruma amaçlı kullanırken altındaki bomba kızaklarında taşıdığı muhtelif bombalarla müttefik kuvvetlerinin yer hedeflerine saldırılar düzenliyordu. İkinci dünya savaşının en başarılı bombardıman uçaklarından biri olarak kabul edilen bu uçak altında taşıdığı torpilleriyle de Ege denizinde rastladığı müttefik savaş ve destek gemilerine oldukça zaiyat vermeyi başarmıştı. Muhtemelen Rodos'taki bir hava üssünden havalanmış ve verdiği mücadeleden yenik ayrılarak Meis açıklarında sulara gömülmüştü. Kaş'lı yaşlı balıkçıların anlattıklarına göre o zamanlar yaklaşık 14.000 nüfusun yaşadığı Meis adasındaki ingiliz üslerini bombalarken (ve Meis limanındaki İngiliz gemilerini torpidolamaya çalışırken) açılan uçaksavar ateşi sonucu düşen üç uçaktan biriymiş. Uçaklardan biri Kaş'ın dağlarına düşmüş (Türk makamları enkazı kaldırmış) diğeri ise Meis liman girişinde sulara gömülmüş. Aldığı hasar sonucu düşmekte olan bizim uçaktan ise paraşütle atlayan pilot, Meis'ten açılan uçaksavar ateşi ile havadayken öldürülmüş. Uçaktan hiç kurtulan olmamış ve Kaş'a gömülen pilotun cesedi daha sonra İtalyan askeri yetkilileri tarafından çıkartılarak İtalya'ya götürülmüş. Üç pervaneli İtalyan savaş uçağını 1990 yılında Uğur Eroğlu bulmuştur. Uçağın motor bölümleri 57 metrede görülmeye başlamakta ve kuyrukla diğer metal parçaları meyil nedeniyle 70 metre derinliğe kadar uzanmaktadır. Enkazın etrafında patlamış ve hala aktif olduğu tahmin edilen cephaneler bulunmaktadır. Uçak motorları haricinde bir bütün olarak sualtında yatmaktadır, ancak geçen zamana bağlı olarak gövdesi zarar görmeye başladığından dolayı iskeleti ortaya çıkmaya başlamıştır. Meis adası yakınlarında (Türk Karasularında) bulunan "flying fish" resifinin uzantısında, 58 ile 71 metre derinlikte bulunur.

16 Eylül 2007 Pazar

Zwartboek - Kara Kitap

ZWARTBOEK - KARA KİTAP

Başrolllerini carice van houten (rachel/ellis), sebastian koch (ludwig müntze), thom hoffman (hans akkermans), halina reijn (ronnie), waldemar kobus (günther franken) ve derek de lint'in (gerben kuipers) paylaştığı, 2006 yapımı bir paul verhoeven filmi.

Film, 2006 hollanda en iyi film; en iyi yönetmen; en iyi kadın oyuncu, 2006 venedik giornate degli autori'de en iyi uluslararası film ödüllerini almış almıştır.

Çok genel anlamda filmde yahudi bir şarkıcı kızın nazi işgali altındaki Hollanda'da başından geçenler anlatılıyor. Bu sefer çok kanlı bıçaklı savaş sahneleri yok, savaşa bakış biraz daha yumuşatılmış. Ama tabi savaş savaştır. İçiniz ezilerek ve belki şu zamana kadar o döneme ait bildiklerini hatırlayıp kendinize sorular sorarak izleyeceksiniz bu filmi.


* Spoiler: Son sahnesinde savaşlar hiç bitmeyecek mi denmek istenmiştir yoksa yahudiler asla rahat edemeyecekler mesajı verilmiştir orayı tam anlayamadık.

http://www.zwartboekdefilm.nl/

***

If anything can be said about this unlikely (for anyone except Verhoeven) hybrid of Schindler’s List and Showgirls, it’s that he really knows how to keep the audience captive in its unrelenting narrative momentum. The story has as many sinuous curves as its lead, Carice Van Houten, who plays a Dutch Jew in hiding during WWII until she’s eventually recruited by the resistance to seduce and spy on the head Nazi. Few directors like Verhoeven are able to exploit sex and violence for its audience-grabbing visceral effects while gradually developing a moral inquiry towards them, one that is thoroughly unsentimental but resilient. Characters cuss, screw and kill with such cartoonish vigor that it stretches credulity even as it wows and zows — but the film’s perfect casting, starting with van Houten and her flamethrower dyed-blonde locks, wins the day. The last half hour goes way off the rails with a few plot-twists and triple-crossings too many, to the point that it obfuscates more than illuminates the complex relationships between the Nazis, Dutch and Jews.

***








14 Eylül 2007 Cuma

İyi Günlerinde Yanındaydık Kötü Gününde de Yanındayız

Erkan arkadaşımız bu haftasonu evlilik serüvenine giden yola çıktı. hadi hayırlısı diyor kendilerine mutluluklar diliyoruz :)




13 Eylül 2007 Perşembe

Sharm El Sheikh - Su Altı 2

Sharm El Sheikh - Su Altı Resimleri

Aysun ve onun peşini bırakyan trompet balığı

Grouper fish, türünden bir arkadaşımız daha

Napoleon Fish
Geliyooooooooo!!!
Grouper Fish
Minik mavi ama süperrrr mavi balıklar
Karnı çok acıkmış kaplumbağa kardeşimiz. Yanındaki mavi balığı baz alarak büyüklüğü konusunda fikir sahibi olabilirsiniz :)
Trompet Balığı
Ercantooooo ve Trooooompet balığı

Ercan'ın daha önce birlikte daldığı dive masterının söylediği göre bu yarı batık çevresinde köpekbalıkları görülebiliyormuş. Malesef bize denk gelmedi.
Yine bir puffer fish. Bu seferki masked puffer fish değil ama bu da çok sevimli

Muhteşem Mercanlar

Aslında renkleri çook çoook daha güzel. Çiçek buletleri gibi



Mavi benekli vatoz

Ercan Napaleon manzarası izlerken
Çoook yakışıklı bir Napaleon
Allah aşkına bu balığın adını bilen bana sölesin. Ben kendimce Oz Büyücüsü diyorum :) Acayiiip sinirli bir suratı ve henüz kavgadan çıkmış ve orda kuyruğu kaptırmış havası var
Buterfly Fishes
Bakalım aşağıda ne vaaaaaar? :p

Saklanma :)

Ben buna gül mercanı demek istiyorum. Sarı gül mercanı
Buterfly'lardan bir couple
Deeeev Grouper
Ohhh mis gibi yatıyor




Trigger Fish
Trigger fish tarlası


Nemolaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaar (clown fish)
Uçan kaplumbağaaaaaaaaa (sea turtle)
LionFish