Hi, Welcome to my blog, enjoy reading.
RSS

11 Aralık 2008 Perşembe

Dalış Tutkunları Kaş'ta Buluşuyor

Kaş (Antiphellos), Akdeniz'in kendine has mavisi ile doğanın yeşilinin evliliği gibidir. Antik Likya’nın merkezi olan bu belde, Toros Dağlarını arkasına alarak sizi masmavi rüyalara sürükler.
Her yıl yurt içinden ve yurt dışından gelen misafirlere ev sahipliği yapan ve Antalya’nın en küçük beldelerinden biri olan Kaş, son yıllarda dalış meraklılarının vazgeçilmez adresi olmuştur.

Kaş diyince akla önce Yasemin çiçeği kokuları ve Begonville agaçları gelir. Ufak marinası ve buz gibi denizi ile binlerce turiste ev sahipliği yapmasına rağmen asla kalabalıktan bunalmazsınız. Burada ne yürürken üstünüze yürüyen insanlar vardır ne de ağzına kadar dolan büyük gece klüpleri. Daracık sokakları, küçük anfik tiyatrosu, minik yat limanı, meydanın etrasında adeta bir halk oluşturur gibi dizilmiş cafe ve restaurantları ile farklı bir tatil arayışı içerisinde olanlara asla unutlmayacak bir tatil keyfi yaşatmaya hazır bir yerdir.

13 dalış okulu ile Kaş Türkiye’nin en güzel dalış noktalarına sahiptir ve dünyanın en güzel dalış merkezleri içerisinde ilk 50’de yer almaktadır. Kaş, dalıcı olsun olmasın dalmanın nasıl bir duygu olduğunu merak edenler ya da bu duyguyu özleyenler için, sualtında nefes alarak kendisini o dünyaya ait hissetmek isteyenler, yerçekiminden uzak gibi hissettiren bu ağırlıksız ortamın büyüsüne tanık olmak ve eşsiz sualtı canlıları ile tanışmak isteyenleri beklemektedir.

Amacınız ister dinlenmek ister eğlenmek olsun Kaş’ın sualtı güzelliklerine ve derin mavisine şahit olmadan evinize dönmeyin.

Londra'da Alışveriş: Camden Town

Londra ister iş ister turistik amaçlı milyonlarca gezginin en çok tercih ettiği şehirlerin başında gelir. Mimarisi, müzeleri, kendine has pubları ve gece klupleri ile 7/24 yaşayan dünyanın en renkli şehirlerindendir. Hyde Park’da yürüş yaptıktan sonra bir banka dinlenerek etraı izlemek, Notthing Hill’de Porto Bello pazarını gezmek, South Bank’da nehir kenarındaki kitapçıları dolaşmak, Coven Garden’da güzel bir akşam yemeği yemek, British Museum ve Tate Gallery’deki eserleri görmek, Picadilly ve Trafalgar meydanında belki saatlerce oturup şehiri izlemek, Madam Tusseaud’daki balmumu keykelleri keşfe çıkmak şehrin vazgeçilmezlerindendir. Ve alışveriş... Bir çok markayı bir arada bulabileceğiniz Oxford Street ile birlikte kentin “alışveriş semti” olarak adlandırılan Camden Town’u, diğer bir deyişle Camden Market mutlaka görmeye değer.

Londra’nın kuzeyinde bulunan Camden Town’da yok yoktur. Bu semt design kıyafetler, hiç bir yerde göremeyeceğiniz kadar çok çeşitte aksesuvarlar, çantalar, müzikle ilgilenenler için eski plaklar, antika mobilyacılardan oluşur. Özellikle vintage shopları (ikinci el dükkanlar) semtin en kalabalık yerlerindendir. Bazen çok pahalı bir ayakkabıyı neredeyse dörtte bir fiyata bulabilir ya da çok zamandır aradığınız farklı bir elbiseyi burada bulmanız olasıdır.

Aynı zamanda Camden Town’da sokaklar festival alanı gibidir, konser verenler, gösteri yapanlar, satıcılar.. Alışverişiniz bittikten sonra meydandaki cafelerden birine oturup tatlınızı yiyerek kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Amsterdam'da Bir Buz Bar: XtraCold


Eylül 2006’da Amsterdam’da açılan XtraCold adındaki bar buz ile kaplı bir barda olma fikri ile dünyanın her tarafından gelen ve farklı deneyimler yaşamak isteyen herkese ev sahipliği yapıyor.

İçeri girdiğinizde önce kendinizi kırmızıya boyanmış duvarları ve beyaz mobilyaları ile sıcak bir atmasfore sahip lounge barda buluyorsunuz. Mekan buraya “Sıcağı Sevenler İçin” adını vermiş. Burada yemek yiyebilir ya da bir şeyler içebilir ama en önemlisi bir çok duvara yerleştirilmiş olan plazma ekranlardan “Soğuğu Sevenler İçin” yada başka deyişle Buz Bar bölümünü izleyebiliyorsunuz.

Mekanın yaratıcılarından Wilfred Hunsel ve Robert van Duuren ateşin ve suyun insanları en çok cezbeden elementler olduğu fikrinden yola çıkarak her iki element arasındaki zıtlığı vurgulamak üzere bu mekanı hayata geçirdiklerini söylüyorlar.

Buz bar bölümün girişinde size kalın bir kış montu ile thermo eldivenler veriyorlar çünkü içerideki derece sıfırın altında yediyi gösteriyor. İsminden de anlaşılacağı üzere içerideki herşey buzdan yapılmış; bar, duvarlar, masalar, sandalyeler hatta bardaklar bile! Göz alıcı güzellikteki heykeller, şömine ve hatta buzdan yapılmış Marilyn Monroe heykeli görülmeye değer. Bu bölümde farklı bir ışıklandırma sistemi kullanılıyor, ışıklar sürekli değişiyor ve her değişimde kendinizi farklı bir yerde hissediyorsunuz.

XtraCold buz bar’a giriş ücreti 15 EUR. Fiyata ilk içecek ve sizi sıcak tutacak kış montu ve eldivenler dahil.

Ispanya - Malaga










































































































Ispanya - Granada Panayır & Mangal Keyfi



































































Ispanya - Granada - El Hamra Sarayi






Masallar şehiri Granada..
Daha doğrusu bir masal mekanı Elhamra.
Bu saray için ne desem boş, nasıl anlatırsam anlatayım asla orada bulunduğumuz zamanki hislerimizi aktaramam. Bir kaç kelime ile bu sarayı tanımlamam gerekse eşsiz, masalsı ve büyüleyici derdim. Bundan daha fazla yorum saçmalamadan :) sadece fotoğrafları ekliyorum.





















































































































































































































































































































































































Ispanya - Cordoba


Daha önce kiralamış olduğumuz arabamızı teslim almak üzere Europecar'a gittik. Talep etmiş olduğumuz teslim saatinin üzerinden 5 saat geçtiği için arabayı ancak 4 saat sonra verebileceklerini söylediler. Ne dediysek kabul ettiremedik. Alternatif çözüm olarak bize son modeli bir Audi teklif ettiler. Aradaki farkı ödeyerek tabi :) Programı bozamayacağımızdan kabul etmeye mecbur kaldık. Bu arada Ercan bana saydırıyor :) Gerçi gayet haklı olarak saydırıyor çünkü alışveriş manyaklığım yüzünden kendisini bir süre mağazaya sürükledim ve bu şekilde 5 saat göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş oldu .)









Notlarıma şu an bakamadığım için isim yazamıyorum fakat tüm İspanya seyatimiz boyunca en güzel yemeği Cordoba'da yedik. Gerek ortamı, gerek müzikleri, kibar garsonları, nefis Montilla Morina şarapları, mezeleri ve etleriyle bizi kendimizden geçirdi. Özellikle şeker kamışı sosu ile hazırlanmış patlıcanlar ve bull's tail steak aklımıza yer edenlerden.. Haa çok pardon. Nefis tiramisu'yu anmadan edemeyeceğim. Bir pamuk şeker kadar yumuşak ve tatlı olan tiramusu mekanın spesyallerindenmiş.. Neden olduğu açık açık :)



















İnanılmaz bir keyifle yediğimiz yemek sonrası kendimizi ara sokaklarda buluyoruz.


















Arap kültürü iyiden iyiye kendini hissettirmeye başladı. Binalar, insanlar, daracık ara sokaklar..














Buraladar bir yerde endelüs emevilerin en büyük camisinin olması gerekiyor ama fotoğrafını çekmedik mi ki?!?...